Bağımlılık Rehberi

Sıkça Sorulan Sorular

BAĞIMLILIK REHBERİ

Sıkça Sorulan Sorular

Bağımlılığı tanımlamak gerekirse; bağımlılık aniden gelişen bir hastalık değildir. Bir dönem ve döngü içinde seyretmektedir. Yavaş yavaş gelişir. Kişi bunun farkına vardığı zaman genelde bağımlılık gelişmiş olur. Bunun için kişinin bağımlı olup olmadığı erken fark edilirse tedavinin başarıya ulaşma ihtimali daha yüksektir.
 
Bağımlılığın kriterleri vardır. Bunlardan bahsetmek gerekirse; 

  • Son bir yıl içinde ne sıklıkla madde ya da alkol kullandığına,
  • Maddeyi ya da alkolü kestiğinde; uykusuzluk, terleme, sinirlilik, huzursuzluk, titreme gibi belirtilerden bazılarına yaşayıp yaşamadığına,
  • Kullandığı için hayatındaki başka etkinliklerden vazgeçme durumuna (hobiler, sosyal ilişkiler, aile ziyaretleri gibi),
  • Beden veya ruh sağlığını olumsuz etkileyip etkilemediğine,
  • Kullanımın aile, arkadaşlık ilişkilerine veya okul-iş hayatından herhangi birisine olumsuz etkileri olup olmadığına,
  • Gündüz saatlerinde dahi kullanımın olup olmadığına,
  • Maddeyi kullanma yöntemine de bakılarak, bağımlılık değerlendirilir.

Bir kişi, 12 aylık süre içinde bu kriterlerden en az 3 tanesini karşılıyorsa, bağımlılık gelişmiş demektir. 
 
Bağımlılık, tansiyon ve diyabet gibi kronik hastalıklarla benzer özellikler gösteren bir hastalıktır. Örneğin, yüksek tansiyonu olan biri, tuz kullanımına dikkat ettiği takdirde tansiyon değerleri normal sınırlarda seyreder. Ama tuz kullanımını artırdığı takdirde kontrol altında olan tansiyonu birdenbire yükselir. Bağımlılık da tıpkı tansiyon hastalığı gibidir. Kişi, maddeden uzak durduğu süre boyunca bağımlılığı kontrol altındadır. Madde veya alkol kullanımını tekrar hayatına soktuğunda bağımlılık da geri gelir.
 
Bağımlılık bir hastalıktır ancak doğru tedavi yöntemleriyle düzelme ve iyileşme gösteren hastalıktır. Kişinin tansiyon veya diyabet gibi hastalıklarda olduğu gibi yaşam tarzına özen göstererek yaşaması gerekir. Dikkat ettiği takdirde nüks yaşamadan hayatına sorunsuzca devam edebilir. 
 
Eğer bu konuda endişeleriniz veya şüpheleriniz varsa, bir bağımlılık merkezine başvurmanız önemlidir.

İnsanların madde kullanmaya başlamadan önce çeşitli gerekçeleri ve inanışları vardır. Bunlar kişiyi önce madde kullanımına, sonra da bağımlılığa iten başlıca nedenlerdir. Bu inanışların en yaygın olanlarından biri “Bir kereden bir şey olmaz” düşüncesidir.

Kişi madde kullanmaya başlamadan önce madde kullanımına karşı bir merak ve korku duyabilir. Korkusunu yendiği anda merak duygusu maddeyi denemesi konusunda kişiyi teşvik eder. Böylece maddeyi merak eden ve denemek isteyen kişi “Bir kereden bir şey olmaz” düşüncesiyle ilk kullanımı gerçekleştirir. Bu kullanım Bağımlılık Döngüsü ‘ne atılan ilk adımdır.

Bağımlılık Döngüsü merak ve kullanma isteğiyle başlayan, “Bir kereden bir şey olmaz” gibi kişinin kontrolü yavaş yavaş kaybettiği düşüncelerle ilerleyen kısır bir döngüdür. Bu döngünün ilerleyen basamaklarında kişi kullanıma devam eder, istediği zaman bırakabileceğini düşünür ve zamanla bırakamayacağını anlar. Sonraki basamaklarda bırakma kararı alıp tedavi sistemine dâhil olabilir. Ancak maddeyi bıraktığı süre içinde ‘Bir kereden bir şey olmaz” düşüncesiyle tekrar madde kullandığı takdirde kısır döngünün içine yeniden girmiş olur. 

Bazı uyuşturucu maddeler tek kullanımda bile bağımlılık yapma riski taşır. İlk kullanımdan sonra kişi yoksunluk belirtileriyle karşı karşıya kalır. Ayrıca maddeyi deneyerek en başta duyduğu korkuyu da yendiği için ikinci kez maddeye yönelmesi daha kolay olur. Bir kez kullanımın ardından kişi maddeyi temin edeceği kaynakları, kullanabileceği mekânları ve kullanım şekillerini öğrenir, böylece ikinci kullanım için alarm sinyalleri çalmaya başlar.

Bir kere madde kullanmak pek çok kere kullanmanın habercisidir, bu yüzden bir kere bile madde kullanan kişi bağımlı olma riski taşır. 

Bağımlılık, riskli bir oyundur. Kimin ne zaman ve kaç kullanımdan sonra bağımlı olacağını bilemeyiz.

Bağımlılık bir beyin hastalığıdır. Yani bağımlılık yapıcı maddeler uzun süre kullanıldığında beyin hücrelerinde farklı etkilere ve değişimlere yol açmaktadır. İnsanlar çoğu zaman kontrol edebilecekleri düşüncesiyle alkol ve madde kullanımına başlarlar. Ancak bir süre sonra alkol ve madde kullanımı kontrolün dışına çıkar, kişinin kendisi kullanmak istemese bile beyni bunları kullanmaya devam etmesini ister.

Yoğun alkol ve madde kullanımıyla birlikte beynin kendini durdurma mekanizması bozulur ve alkol ve maddeyle karşılaşıldığında beyin sadece “git ve kullan” mesajını verir, “dur” mesajını veremez. Böylece kişi beyninden gelen “git ve kullan” mesajına uyarak keyif almasa bile kullanıma devam eder.

Beynimiz sinir hücrelerinden oluşur ve çevremizi algılamamız bu sinir hücreleri aracılığıyla gerçekleşir. Alkol ve uyuşturucu madde kullanımı sinir hücreleri arasındaki iletişimi bozarak beynimizde pek çok olumsuz etkiye neden olur. 

Alkol kullanımı beyin işlevlerini azaltır, hafızayı zayıflatır, denge bozukluklarına ve bunamaya yol açar. Yapılan birçok araştırma yüksek miktarda olmasa bile düzenli alkol kullanımının bunamayı tetiklediğini göstermektedir. 

Uyuşturucu maddeler beynin normal işleyişini bozarak beyni mekanikleştirir. Bazı maddeler beyin damarlarında tıkanmaya yol açar, felce sebep olur. Ayrıca beyin içinde sesler duyma ve akıl hastalıklarının başlaması da uyuşturucu maddelerin beyin üzerinde yarattığı etkilerdendir. Yapılan araştırmalar esrar kullanımının şizofreni riskini 7 kat artırdığını göstermektedir. 

Alkol ve madde kullanımı sinir hücreleri arasındaki iletişimi bozduğu için beynin çalışmasını yavaşlatır. Kişi yeni şeyler öğrenmekte ve sorun çözmekte zorlanır. Beyin görüntüleme teknikleriyle yapılan araştırmalar alkol ve madde kullanımının beyni yavaşlattığını beyin görüntüleriyle de ortaya çıkarmıştır. Bu çalışmalar alkol ve madde kullanımının beynin yapısında değişikliklere neden olduğunu da ortaya koymuştur. 

Alkol ve madde kullanımı refleksleri ileri derecede bozduğu için bu maddelerin etkisi altında dikkat isteyen işler yapmak çok sakıncalıdır. Ayrıca, bazı uyuşturucu maddelerin beyin üzerindeki olumsuz etkilerin ve yarattığı değişikliklerin ani ölümlere sebep olduğu bilinmektedir.

Beynin yapısında meydana gelen değişiklikler ve sinir hücrelerindeki bozulmalar alkol ve madde kullanımı bırakıldığı anda düzelmez. Düzelme uzun zaman alabilir. Bağımlılığın kişinin kontrol ve iradesinin ötesinde, bir beyin hastalığı olduğu unutulmamalıdır. Beyindeki düzelmenin gerçekleşmesi için hem alkol ve maddeden hem de bunları hatırlatan şeylerden uzak durmak önemlidir. 

Doğadaki bazı bitkilerden elde edilen otlar; madde haline getirilmektedir. Bir örnek vermek gerekirse; içlerinden en yaygın kullanımı olan esrardan söz edebiliriz. Esrar, cannabissativa isminde bir hintkeneviri bitkisinin kahverengi / yeşil çiçeklerinden, yapraklarından, sap ve tohumlarından oluşmaktadır. Hintkeneviri ya da kenevir otundan meydana gelir. 

İsmini sıklıkla “haşiş” veya “afyon haşhaşı” şeklinde de duyabiliriz. Ancak “haşiş” ve “afyon haşhaşı” aynı familyadan olmasına rağmen birbirinden farklı bitkilerdir. Kullanıcılar arasında “joint”, “marijuana” “ot” gibi isimleri de vardır. 

Doğal maddelerden bahsederken, bunların bağımlılık yapmadığına dair yanlış inanışlara değinmekte de fayda vardır. Doğal olması, bu maddelerin bağımlılık yapmadığı anlamına gelmez!

Araştırmalarda, esrar kullanımının fiziksel ve psikolojik bağımlılık yaptığı görülmektedir. Yapılan bir çalışmada, esrar kullanıcılarının %35’i çok istedikleri halde esrarı bırakamadıklarını, % 24’ü esrar kullanımları yüzünden yaşadıkları sorunlara rağmen kullanmaya devam ettiklerini ve % 13’ü esrar tüketimlerini kontrol altında tutamadıklarını bildirmişlerdir. Araştırmaya katılan kullanıcıların % 20’si, esrar kullanmadıkları zaman aşırı huzursuzluk ve gerginlik hissettiklerini ifade etmişlerdir.

Esrar ve türevi doğal maddelerin bağımlılık potansiyeli olarak orta derecede olduğu için, bağımlılığın gelişmesi geç olabilmektedir. Ancak bu bağımlılık yapmadığı anlamına gelmez. Bağımlılık riski kullanıma bağlı olarak artmaktadır. Haftada birkaç kez ve uzun süre esrar kullananlarda bağımlılık görülme sıklığının % 57 ila 92 arasında değiştiği saptanmıştır. Madde bağımlısı bireylerde esrar kullanıcıları hiç kullanmayanlara oranla 140 kat daha fazla madde kullanmaya meyillidir. Mesela bu doğal maddelerden biri olarak sayılan afyon da doğal bir maddedir ve şiddetli bağımlılık yapmaktadır.

Özetle doğal olsun veya olmasın, maddeler bağımlılık yapar. Bir maddenin doğal olması, bağımlılık geliştirmeyeceğini göstermez! 

BAĞIMLILIK REHBERİ

Sıkça Sorulan Sorular

Bağımlılıkta doğru bilinen yanlışlardan biri de bağımlılığın bir irade meselesi olduğu, iradesi zayıf olan kişilerin bağımlı olacağı düşüncesidir. İradesi olanların, bu sorunu yaşamayacağı düşünülür. Unutulmaması gereken herkesin bağımlı olabileceğidir. 

Her insan tek ve biriciktir. Dolayısıyla bireysel özellikler de kişiden kişiye değişecektir. Kişilik bu bireysel özelliklere göre şekillenir. Madde kullanımını tetikleyen pek çok kişisel ya da çevresel faktör olabilir. Bu nedenlerden birisi de kişilikteki bazı özellikler olabilir. İradenin bir kişilik özelliği olduğunu düşünebiliriz. Bağımlı kişinin böyle bir sorunu olabileceği gibi, herhangi kişilikle ilgili bir sorunu olmadığı halde bağımlılık geliştirmiş olması da mümkündür. Böyle bir durumda doğrudan kişilik ve bağımlılık arasında bir ilişkiden bahsetmek doğru olmayacaktır.

Madde bağımlılığını geri kalan bütün neden ve etkilerden soyutlayarak irade meselesi olarak görürsek soruna gereken önemi vermemiş, sorunu küçümsemiş oluruz. Böyle bir durumda doğru çözüme ulaşmamız mümkün olmayacaktır. Örneğin sigara içen birisini ele aldığımızda, hayatının geri kalan alanlarında iradeli olan ama istediğinde sigara içmeye son veremeyen birisi iradesiz midir? Bu durumda iradesiz olduğunu değil, kontrolünü kaybettiğini söylemek daha doğru olabilir.

Bir kere bağımlı olduğunuzda kullandığınız madde kendi benliğinizden daha önemli bir hale gelir. Bu anlamda bağımlılık insanın kendi varlığını bir bütün olarak sürdürmesine engel olur. Kendi benliği yerine kullandığı maddeyle bir bütün olmuş yeni bir varlık oluşmuş olur ve bu nedenle bu maddeden ayrılmak oldukça zordur. 

Alkol ve madde bağımlılığı beraberinde birçok psikolojik problemi de getirir. Depresyon, intihar riski, kaygı, panik atak,  uyku sorunları, ruhsal travma, dikkat eksikliği, hiperaktivite, düşünmeden hareket etmek, öfke kontrol problemi, kendine zarar verme davranışları; alkol ve madde kullanımına eşlik eden en yaygın problemlerdir. 

Bağımlı kişiler, genellikle sorunlarıyla baş etme yöntemi olarak alkol veya maddeyi kullanmaya başlamışlardır. 

Kişinin bağımlılığı ve yaşadığı psikolojik problemler kısır döngüye girer. Kişi alkol ve madde kullandığı için problem yaşamaya başlar ama bir yandan da bu problemleri yaşadığı için de kullanmaya devam eder. 

Çoğu zaman kişiler madde ya da alkolün kendilerine iyi geldiğini, sıkıntılarını azalttığın düşünerek kullanmaya başlar ve devam ederler. Ama kısa bir süre kendilerini iyi hissetmelerini sağlasa bile bir süre sonra bu etkisi geçer ve kişinin problemlerine bir problem daha eklenmiş olur. 

Tedavide bu kısır döngünün bir yerden kırılması gerekmektedir. Kişiye yaşadığı ya da yaşayabileceği problemler hakkında bilgilendirme yapılır, bunların arasındaki döngü anlatılır. Örneğin, depresyon kişide alkol ve madde kullanımı artırır çünkü kişi kendini daha iyi hissetmek için içer ya da depresyonda olduğu için kendini denetlemesi daha da zorlaşır ve kullanımını kontrol edemez. 

Öte yandan, alkol ve madde kullanımı depresyonu artırır çünkü alkol ve madde ilk süreçlerde kişiye kendini iyi hissettirse de zamanla depresyonu tetikler ve antidepresan ilaçların etkisini azaltır.  Bu kısır döngü bu şekilde devam eder. 

Bunun kişiye aktarılması ve bu süreçte alkol ve madde kullanımının sıkıntıları ile baş etmek için doğru çözüm yolu olmadığını görmesinin sağlanması önemlidir. Kişiye doğru baş etme yöntemleri öğretmek de tedavinin bir parçasıdır. Bu nedenle bağımlı kişinin tedavisinde psikolojik desteğin önemi çok büyüktür.

Bunun yanı sıra psikolojik desteğin önemi, alkol ya da maddeyi bıraktıktan sonra tekrar kullanmayı önleme sürecinde de gereklidir. Bağımlılık, düzelir ama tamamen iyileşmez. 

Kişi içmediği sürece iyidir ancak tekrar içerse aynı bağımlılık sürecinin içine tekrar girmiş olur. Bu nedenle tekrar kullanmayı önlemek ve bunun uzun süre boyunca olmasını sağlamak tedavinin önemli aşamalarındandır. Örneğin, şeker hastalığını düşünün. Bu kronik bir hastalıktır ve kişi tatlı yiyecekler tüketmediği zaman iyidir. Ancak bir gün diyetini bozarsa ve tatlı tüketirse şekeri yükselecek ve sağlığı riske girecektir. Alkol ve madde bağımlılığı da benzer şekilde kronik bir hastalıktır. Kişi kendini devamlı olarak bu maddelerden uzak tutmayı öğrenmelidir. 

Bıraktıktan sonra uzak durmak için kişilerin hayatlarında bazı değişiklikler yapmaları gerekebilir. Arkadaş ortamlarından uzaklaşmaları, çevrelerini değiştirmeleri gibi kendilerine alkol ve maddeyi hatırlatan durumlardan kaçınmaları gerekir. Nasıl ki bir önceki örnekteki şeker hastası, çikolata dükkânına girdiğinde kendini tutması daha zor olacaksa, maddeyi bırakmış bir kişi için de madde kullandığı kişilerle birlikte olmak ve aynı ortamlara girmek onu zorlayacaktır. 

Çoğu zaman alışkanlıklardan kurtulmak ve yerine yenilerini edinmek kişi için zordur.  Tedavide psikolojik destek, kişinin yaşamını yeniden düzenlemesi sürecinde de önemli olacaktır.

Bağımlılık tedavisinde, vücudun maddeden arınma sürecinin yanı sıra; kişinin yaşamının da yeniden düzenlenmesi gerekir. Bunun nedeni, alkol ve maddenin kişinin hayatını pek çok açıdan değiştirmesidir. Örneğin; iş, eğitim, aile ve arkadaş ilişkileri gibi alanlarda bozulmalar giderek artmıştır. Kişi kendisine olan güveni kaybetmeye ve kendisini yalnız hissetmeye başlamıştır. İşte bu noktada sosyal destek devreye girer. Sosyal Hizmet Uzmanı, bağımlı kişinin hayatına alkol/ madde girmeden önce yapabildiklerini; yeniden başarabileceğini gösterir. Tedavi süreci boyunca kişiyi destekler ve motive eder. Boş zamanın değerlendirilmesini ve kişinin becerilerine uygun etkinliklerin gerçekleştirilmesi için planlamalar yapar. 

Bağımlılık bilindiği üzere sık tekrar eden bir rahatsızlıktır. Kişinin boş vakti fazlaysa hastalığın tekrar etmesi daha sık görülür. Bu durumda boş vaktin değerlendirilmesi tedavi sürecinde büyük önem taşır. Sosyal Hizmet Uzmanları bağımlı kişinin sosyal hayata yeniden kazandırılmasına yardımcı olur. Kişiye eğitim desteğinin sağlanması, meslek edindirme kurslarına yönlendirilmesi ve hobilerinin desteklenmesi gibi çeşitli alanlarda kişinin sosyal hayatta yeniden aktif rol oynamasını sağlar. Aynı zamanda kişiyi takip ederek uyum sürecindeki performansını değerlendirir. Böylelikle, kişinin tedavi sürecine bağlılığı arttırılarak tedavisinin başarılı bir şekilde devamlılığı sağlanmış olur. 

Bağımlılık tedavisinde kişinin tedaviye uyumu ve kişinin motivasyonu oldukça önemlidir. Alkol ve madde kullanıcıları ‘bu hastalığın bir tedavisi olmadığı’ düşüncesindedir. Bu yanlış bir düşüncedir! İstekli ve kararlı olmak tedaviyi mümkün hale getirir.

Bağımlılık, şeker hastalığı gibidir. Tamamen iyileşmez ama düzelir. Tedaviye uyum sürecinde şeker hastalarının uyuşturucu madde kullananlara kıyasla tedaviye daha uyumsuz olduğu araştırmalarda gösterilmiştir. Fakat uyuşturucu madde kullanımında hastalığın tekrarı sadece fiziksel sorunlardan ibaret değildir. Sosyal, ekonomik ve adli sorunlar da beraberinde gelir. Diğer hastalıklara kıyasla uyuşturucu madde kullanımı, kişinin kendisinde ve ailesinde büyük yıkıma yol açtığı ve yaşam kalitesini düşürdüğü için hastalığın tekrar etmesi daha önemli hale gelir.

Bağımlılığın tedavisi uzun bir süreç gerektirir. Kişi tedavide ne kadar uzun süre kalırsa başarılı olma ihtimali de o kadar artmış olur. Başarılı bir sürecin devamı için kişinin kendisine bağımlı olduğunu hatırlatması, tedaviye uyum göstererek süreci yarıda kesmemesi gerekir. 

Tedavinin başarılı olmasını etkileyen en önemli faktör ise kişinin istekli ve kararlı olmasıdır. Tedavi süresince kişinin hayatındaki değişimlere ailenin de uyum sağlaması gerekir. Bu nedenle ailenin desteğinin sürece etkisi büyük önem taşır.  

Tedavinin türü kişiden kişiye değişiklik gösterir. Bu nedenle kişinin neye ihtiyacı olduğu, içinde bulunduğu çevre ve riskler göz önünde bulundurularak en uygun tedavi yöntemi uygulanmalıdır. Kişinin tedavi sürecinde profesyonel destek almasının iyileşme şansını arttırdığı unutulmamalıdır. 

İyileşmek için maddeyi bırakmak ilk adımdır ancak tek başına yeterli değildir. İyileşmek, değişmeyi gerektirir. Kişinin kendinde ve hayatında değiştirmesi gereken şeyler vardır.

Bağımlılık, kişide bir süreç içinde gelişir. Nasıl ki bağımlılığın gelişmesi için bir süreç gerekiyorsa, bağımlılıktan kurtulmak da bir değişim süreci gerektirir. İnsanlar en çok bu noktada tedaviden korkarlar. Çünkü değişim, korkutur. Kişiler, davranış biçimlerini değiştirmek zorunda kaldıkları noktada, geri adım atabilirler. Bu noktada, kişileri değişime yönelik motive etmek gerekir. Motivasyon süreci, tedavinin önemli bir parçasıdır.

Kişinin, değişim sürecine girmeden sadece maddeyi bırakması ve uzaklaşmaya çalışması geçici çözümler getirir. Kalıcı olarak bir çözüm getirmez. Bağımlı ailelerinden sıkça duyulan, “1 ay bırakmıştı ama sonra tekrar başladı” gibi cümleler, tam olarak bununla ilgilidir. Kişi, maddeyi bıraktığı zaman, bütün süreç tamamlanmış gibi davranır, ancak asıl önemli olan tekrar başlamamak için sarf edilen çabadır. 

Bağımlılıkta iyileşmenin ilk süreci, kullanılan maddenin bırakılması ile vücudun arınmaya başlamasıdır. 

Maddenin bırakılmasını, maddeden uzak durma süreci izler. Maddeden uzak durmak her zaman kolay olmayabilir. Kişinin, hayatında büyük değişiklikler yapması gerekebilir. Örneğin; madde kullandığı ortamlardan uzak durmak, birlikte madde kullandığı arkadaşlarıyla görüşmemek, madde temin ettiği kişilerin ona ulaşmaması için telefon numarasını değiştirmek gibi günlük hayatını etkileyecek birçok değişiklik yapması gerekir. Bazen kişiler yaşadıkları çevreyi bile değiştirmeyi düşünebilirler.

Kişinin bu değişikliklere uyum sağlaması ve bunları sürdürebilmesi, tedavinin devamlılığı açısından çok önemlidir. Maddeyi bırakma sürecinde, maddeyi hatırlatacak en ufak bir durumdan bile kaçınılmalıdır. Çünkü kişi kendisi maddeyi bıraksa bile, beyni istemeye devam eder. Beynin isteklerine karşı koymayı öğrenene kadar, yapılması gereken şey; tehlikelerden uzak durmaktır.

İyileşme süreci, kişinin maddesiz bir yaşamla bütünleştiği ve değiştiği bir süreç olarak görülmelidir. Kişi kendini tanımaya ve anlamaya başlar ve madde kullanıma neden olan etkenlerin farkında olarak, bunları değiştirmeye çalışır. Aynı zamanda görülen ruhsal sorunlarıyla da baş etmeye başlar. Böylece, yaşadığı ruhsal sorunların çözümünü maddede aramaması gerektiğini öğrenir. Maddenin, kendisinde yarattığı etkileri öğrenir. Tekrar kullanmaya başlamaması için gerekli bilgi ve beceriyi kazanır. Beyninin madde isteğine karşı koymayı öğrenir. Böylece dış dünyaya kendini hazırlar, çünkü her zaman hayatında tetikleyici unsurlar ve riskler olacaktır. 

Bağımlılıkta kullanımı bırakma süreci kadar kullanımı bıraktıktan sonraki süreç de önemlidir. Kişinin maddeden veya alkolden bir süre uzak durup kullanıma tekrar başlamasına ‘’kayma” adı verilir. Tekrar başlamayı önlemek için kayma dönemlerini bilmek, kaymanın sinyallerinin farkına varmak gerekir. Kişinin alkol veya madde kullanmadığı dönem Düzelme dönemidir. Bu dönemde kullanım yoktur. ‘’Bir kereden bir şey olmaz” diyerek tek bir kez bile kullanım olursa kişi artık Düzelme döneminden Deneme dönemine geçmiştir. Kullanımın kontrol altında olduğunu düşünüp kullanıma devam etmesi Denemeye Devam Etme dönemidir. Bir süre sonra ilk kullandığı sıklığa ve miktarlara ulaştığında ise bu Eskisi Gibi Kullanma dönemi olarak adlandırılır.

Kayma hemen gerçekleşmez, belli aşamalardan sonra gerçekleşir, gerçekleşmeden önce kişiye kayma yaşanacağının sinyallerini de verir. Bu sinyallerden bazıları alkol veya maddeyi rüyada görmeye başlamak, kullanıcı olan eski çevreyle tekrar görüşmeye başlamak, kendine bakmamaya başlamak, kendine fazla güvenmeye başlamak, alkol ve maddeyle ilgili olumlu şeyler düşünmeye başlamaktır. Kişinin riskli ortamlardan kaçınması, alkol veya madde isteğini tanıması ve bu istekle başa çıkma yöntemleri geliştirmesi tekrar başlamayı önleyen başlıca yöntemlerdir. 

Bağımlılıkta iyileşme bazen uzun zaman alabilir. İyileşme dönemi içinde kayma yaşanması kişinin maddeyi veya alkolü bırakamayacağı anlamına gelmez. Önemli olan tekrar başlama riski doğduğu anda kişinin bu durumla tek başına başa çıkmaya çalışmayıp uzmanlardan yardım alması ve durdurabileceğine inanmasıdır. Bu gibi durumlarda kişinin kendini suçlamaması ve eleştirmemesi gerekir. Ortamı değiştirip bu duruma gereken önem verilirse tekrar başlama riski de ortadan kalkmış olur.